TELEVİZYON HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
a-Evlerinde televizyon olmayan çocuklar, televizyona çok
daha fazla düşkün oluyor ve merak duyuyorlar:
Evinde televizyon olmayan çocuğun, özellikle erken dönemde
bu cafcaflı aletten saçılan görüntü, ses ve efektlere duyarsız kalması
düşünülemez. Fakat bu, televizyonsuz çocukların daima televizyon merakı,
hasreti ve özlemi içinde olduklarını da göstermez.
Onlar misafirliklerde televizyonu merak ederler, içine
düşercesine de izleyebilirler. Kimi zaman akıllarının ucundan “Bizim de
televizyonumuz” olsa gibi kötü bir düşünce de geçebilir. Ama kendi doğal
dünyalarına döndüklerinde, yani televizyonun etkisinden kurtulup kendilerine
geldiklerinde mutlaka; “İyi ki televizyonumuz yok” derler ve televizyonun
kısacık zamanda kendilerine vermiş olduğu zararları gayet rahatlıkla fark edip
ifade edebilirler.
b-Evlerinde televizyon olan çocuklar, televizyonla hiç
ilgilenmiyorlar. Doyan kimsenin yemekten elini çekmesi gibi onlar da
televizyona karşı duyarsızlaşıyorlar.
Bu durum, sadece erken çocukluk dönemi için geçerlidir.
“Çocuğum hiç televizyon izlemiyor” diye övünen pek çok anne tanıdım.. “Neden
acaba?” diye düşündüğümde o çocukların genelde okul öncesi yaş döneminde
olduklarını gördüm.. Bu tavırlarının ilerde değişip değişmeyeceğini merakla
gözlemlerken, okul sonrası dönemde çizgi filmlerin yanı sıra, yarışma
programlarını, akşam dizilerini, hatta kadınların sabah programlarını dahi
ilgiyle takip ettiklerine şahit oldum..
Çocuğun erken dönemde televizyona ilgisiz olması
anne-babaları kesinlikle aldatmamalı..
c-Evde televizyon olmayınca çocuğu zapt etmek çok zor
oluyor. Sürekli televizyon izleyebileceği yerlere gitmek istiyor:
Eğer çocuğumuzun ne izlediğini ve televizyon başında kaç
saat geçirdiğini önemsemiyorsak en uygun olanı, elbette evimizin baş köşesine
televizyonu koymaktır. Fakat bir takım hassasiyetlerimiz varsa televizyonlu
olmak, televizyonsuz olmaktan daha zordur.
Televizyonlu evlerin hassas anneleri, çocuklarını sürekli denetlemek
durumunda kalıyorlar. Devamlı; “Artık yeter, kapatıyoruz” kavgaları, kumandayı
ortadan kaybetme veya kanalları kilitleme, şifreleme telaşı.. Çocukların isyanı
karşısında çoğu zaman verilen tavizler.. Çocuk televizyondan uzak kalsa aklı
daima orada.. Anne, çocuğu televizyon başına bıraksa kalbi daima tedirgin..
Onun için televizyon olmadığında çocukların; “Niye bizim
televizyonumuz yok?” veya “Falanca yere televizyon izlemeye gidelim mi?”
sorularını cevaplamak daha kolay ve daha ikna edici..
d-Televizyon, çocuklara konuşmayı ve sosyalleşmeyi
öğretiyor. Televizyon izleyen çocuklar toplumda kendilerini çok daha rahat
ifade edebiliyorlar:
Anne-babalar, çocuklarından farklı bir kelime duyduklarında
veya çocuklarının farklı cümleler kurduğunu gördüklerinde; “Televizyondan ne
kadar çok şey öğreniyor” yanılgısına kapılıyorlar. Televizyonun çocukların
konuşma becerisinin yanı sıra sosyalleştirdiğine de inanıyorlar.
Fakat durum şundan ibaret; çocuğuyla oyun oynamayı bilmeyen,
çocuğuna kelimeleri, cümleleri, yani güzel konuşmayı öğretmekten aciz olan ve
bunu kendisine yük bilen anne-babanın kurtarıcısı elbette televizyon oluyor.
Çocuklarının insanlar arasındaki vurdumduymaz, şımarık
hallerini “özgüven” olarak tanımlayan bu ebeveynler, küçüklere istediği gibi
sataşabilen, büyükleriyle saygısızca konuşan çocuklarının bu hallerini de
“sosyalleşme” olarak tanımlıyorlar.
Doğduğundan itibaren çocuğunu televizyonun karşısında
büyütmüş bir akrabamız; bizim çocuklarımızın (erken dönemde) misafirliklerde
çekingen olmasını televizyonsuzluğa bağlıyor ve arkadaşlarına; “Yazık,
evlerinde televizyon olmayınca çekiniyorlar insanlardan, korkuyorlar” diye dert
yanıyordu..
Şimdi evlerine gittiğimiz zaman kendi çocuğu odasından çıkıp
da “Hoş geldin” bile demiyor bize.. Hal-hatır sorduğumuzda iki kelimeyi bir
araya getirip de konuşamıyor.. Dersleri kötü, okulda başarısız, hayatta silik
ve pısırık.. Ama hala odasından televizyon sesi geliyor..
e-Bebekler televizyona baksalar da hiçbir şey anlamazlar,
dolayısıyla onlara bir zararı olmaz. Fakat oyalanması ve vakit geçirmesi
açısından anneye yardımı dokunuyor:
Yıllardır pek çok Avrupa ülkesinde çizgi filmlerin altında
“3 yaşından küçük çocuklar için zararlıdır” şeklinde ifadeler kullanılıyor.
Doktorlar anne-babaları sürekli bu konuda uyarıyor. Elhamdulillah son yıllarda
ülkemizdeki duyarlı doktorlar tarafından aynı uyarının yapıldığını biliyoruz..
3-4 yaş öncesinde çocukların televizyon izlediği sanılsa da,
çocuklar sadece ekrana kilitleniyor. Yoğun ses, efekt, görüntü ve hızlı kareler
çocuğu projeksiyona tutulmuş bir tavşan gibi olduğu yere mıhlıyor.
Yaşamın ilk 3 yılında beynin tüm gelişimini tamamladığını
bilimsel verilerle biliyoruz. Onun için ilk üç yıl, çocuğun televizyondan ve
her tür hareket eden, ışık saçan ekrandan uzak tutulması gerekiyor.
Hiperaktivite, dikkat dağınıklığı, otizm, obezite hatta
kanser, televizyonun sebebiyet verdiği hastalıkların başında geliyor.
Yeme, içme ve uyku bozuklukları, iştahsızlık, hareketsizliğe
bağlı olarak ortaya çıkan şişmanlık ve vücutta yağ birikmesi, sosyal fobi,
hormonal dengesizlikler de ardından gelen sorunlar.
Son dönemde pek çok ebeveynin şikayetçi olduğu bir başka
rahatsızlık ise; ergen ergenlik. Artık 7-8 yaşındaki çocuklar ergenlik çağını
geciktirmek için düzenli olarak iğne veya ilaç kullanıyorlar. Uzmanlar, erken
ergenliğin ilk sebebini yenilen gıdalara, ikinci sebebini ise televizyon
izlemeye bağlıyor.
Erken dönemde çocuğun birkaç saat televizyon başında
oyalanması annenin işini kolaylaştırmış gibi gözükürken, televizyon kapatıldığında
en olmadık şeyleri yapan, depoladığı enerjiyi nereye harcayacağını şaşıran,
tabiri caizce kudurmuş bir çocuk ortaya çıkıyor.. Ve zamanla çocuğu televizyon
dışında hiçbir şeyle oyalamak, teskin etmek mümkün olmuyor.. Böylece izleme
saatleri gitgide artıyor..
f-Çocuğum televizyondaki eğitici programları izleyerek
ana okulu ve okul hazırlığı yapıyor. Böylece okula başladığında zorlanmıyor:
Son dönemde öğretmenlerin en önemli şikayeti; çocuklardaki
dikkat dağınıklığıdır. Bu sebeple okula çağırılan velilerin haddi hesabı yok..
Görüşme sonrasında çocuklarında “dikkat eksikliği” hastalığı olduğu sonucuna
varan aileler, bir doktorla da görüştükten sonra hemen soluğu eczanede
alıyorlar. Şu an ilkokul öğrencileri arasında “dikkat eksikliği” ilaçları
kullanan öğrencilerin sayısı hiç de az değil.
Sorun şu; bebekliğinden beri o kadar renkli, görüntülü,
sesli, müzikli, efektli bir dünyada yaşayan çocuk birden hop diye kitapların,
defterlerin yani o soluk, renksiz, hareketsiz, eğlencesiz nesnelerin arasına
girdiğinde hiçbir şey onun dikkatini ve ilgisini çekmiyor.
Çocuk öğretmeni dinlemiyor çünkü öğretmenin televizyon kadar
albenisi yok.
Çocuk ders çalışmıyor çünkü ders çalışmak onun beynini
oradan oraya savurmuyor.
Öğretmeni dinleyebilmek, bir ders üzerinde uzun zaman
çalışabilmek, bir resim yapabilmek, bir tablo seyredebilmek, hatta bir çiçeği,
böceği inceleyebilmek, her şeyden önce sükunet istiyor. Ve uzun zaman
televizyon karşısında kalan çocuklar bu sükuneti, akabinde ise merak ve dikkati
kaybediyorlar.
Böylece televizyon kadar hareketli ve renkli olmayı başaramayan
her şey, onlar için sıkıcı ve bir an önce kendisinden kurtulunması gereken baş
belası şeyler oluyor.
g-Televizyon o kadar da kötü bir alet değil. Pek çok
faydalı program, dini sohbetler, kültürel ve siyasi programlar var ve bunlar
insanın gelişimine katkı sağlıyor:
İradesi güçlü, vaktini disiplinli bir şekilde kullanan,
oyun-eğlencenin kendisini esir almadığı yetişkinler elbette televizyon
kullanabilir, televizyonun iyi yanlarından faydalanabilir. Fakat bu durum pek
çok kimse için mümkün olmadığı gibi çocuklar için de asla düşünülemez.
Bu şekilde itiraz edenlere, hangi dini, kültürel veya siyasi
programları takip ettiklerini sorduğumuzda kem-küm etmekten başka bir şey
yapamıyorlar.
Evinde televizyonu olan kaç kişi sadece faydalı şeyleri
izliyor? O faydalı şeylerin arasında bile aniden karşılaşılan reklam vs. pek
çok olumsuz ve gayr-i ahlaki şeyler var. Bu durumda televizyonu hayra kullanmak
o kadar da mümkün ve kolay gözükmüyor.
NE YAPMALI?
1-Her genç kız veya delikanlı, televizyonsuz bir ev
hayali kurmalı. Evlilik görüşmelerinde mutlaka bu düşüncelerini dile getirmeli.
Çünkü televizyonsuz ev demek; eşlerin birbirleriyle muhabbet edebilmesi,
çocukların ve bütün ailenin sükunet içinde yaşayabilmesi demek.
2-Eşiyle bir şekilde mutabakat sağlayan her
anne-baba, televizyonu evden atabilmek için gereken her şeyi mutlaka yapmalı.
Televizyonu evinden atmayı başaran bir abla; “Eşimle ne zamandır doğru düzgün
göz göze gelmediğimizi fark ettim” demişti.
3-Televizyonlu evlere giden çocukların, televizyon
izlemek istemesi ve bu konuda ısrarcı davranmaları anne-babalar tarafından
normal kabul edilmeli. İzlenecek yayını anne-baba seçtikten sonra ev sahibiyle
anlaşarak süre dolduktan sonra televizyon kapatılmalı, gerekirse kumanda
ortadan kaldırılmalı.
4-Yakın bir komşuya veya akrabaya televizyon izlemek
için türlü türlü bahanelerle giden çocukla uygun bir dille konuşulmalı,
olmadığı takdirde komşudan/akrabadan kesin bir dille televizyonu asla açmaması
veya çocuğu eve kabul etmemesi istenmeli.
5-“Komşuları rahatsız ediyor” diyerek eve televizyon
almak veya haftalık sinema günlerini her güne, günde birkaç saate çıkarmak,
problemi ortadan kaldırmak yerine teşvik edeceğinden böylesi zorlamalara asla
taviz vermemeli.
6-Çocukların istek ve ihtiyaçlarına göre haftada bir
gün “Sinema Günü” belirleyip ailece izlemeye uygun filmler veya belgeseller
takip edilmeli.
7-Televizyonu evinden atması mümkün olmayanlar ise;
şu hususlara dikkat etmeli:
a-Bebekler 0-3 yaş arası dönemde kesinlikle
televizyon izlememeli.
b-Üç yaşından büyük çocukların televizyon izlemesi
günlük bir saati geçmemeli. Anne-babanın ortak tavır takınması, kuralların her
zaman aynı şekilde işliyor olması çocukların uyumunu kolaylaştırır. Yoksa biri
öyle diğeri böyle derse, bir gün bir saat, misafir geldiğinde beş saat
izlenirse çocuklar da bu gevşek otoriteyi ellerinden geldiğince delebilmek için
anne-babayı zorlarlar.
c-Çocukların yaşlarına uygun programlar tercih
edilmeli. Ahlaksızlık ve şiddet içeren sahnelerin, subliminal mesajların olduğu
çizgi film ve programlara dikkat edilmeli.
d-Çocuklar, televizyon başına bırakılmamalı,
anne-baba televizyon izlerken çocuğun yanında bulunmalı. Böylece olası bir
uygunsuz durumda konuyu konuşabilmek veya yanlışı fark ettirip zararı aza
indirmek mümkün olabilsin.
e-Özellikle erken yaşlarda çocuklar “Hadi siz biraz
televizyon izleyin” önerisinin, anne-baba tarafından baştan savılmak ve ihmal
edilmek olduğunu gayet iyi biliyor ve hissediyorlar. Anne-baba, çocuklarıyla ne
kadar özverili vakit geçirirse, çocukların televizyona olan ihtiyaçları o
oranda azalıyor.
Evlerinde televizyon olan bir ablaya misafir olmuştuk.
Gençlik çağlarındaki çocukları, televizyonun yüzüne bile bakmıyorlardı.
Kitaplarla dolu olan evde televizyon bir köşeye terk edilmişti.
Bu duruma oldukça şaşıran bizler hemen işin sırrını sorduk.
Aldığımız cevap; “Televizyonla olmak anneden ayrı kalmak demek. Çocuklarım da
televizyon yerine anneleriyle olmayı tercih ettiler. Küçüklüklerinden itibaren
hiç bıkmadan sıkılmadan onlarla oynadım, gezdim, her şeyi beraber yaptık,
böylelikle televizyona hiç ihtiyaç hissetmediler” oldu.
Fakat şöyle de devam etti; “Televizyon eşim istediği için
evdeydi. Kızlarım konusunda başarılı olduğum şey, oğlumda geçerli olmadı
maalesef. Yani anne ne kadar ilgilenirse ilgilensin yine de televizyonun çocuğu
kazanma olasılığı yüksek..”
Ummu Reyhane
Evinde televizyon olmayan bir evde büyüyen birisi olarak burda bir çocukluk hatırasını anlatmak istedim;aynen dediğiniz gibi bizde halamlara giderdik 15 günde filan hemen televizyonun karşısına otururduk kardeşlerimle.aynen derlerdi ki sizin dediğiniz gibi bu çocuklar evde televizyonununuz olmayınca bak çocuklarınız ne halde yazık bu çocuklara falan filan...ben kendimi çok iyi biliyorum daha 6 yada7 yaşlarımdayken böyle içine düşer gibi izlerim gittiğimiz yerlerde televizyonu ama gece yatağa yattım zaman Rabbimden beni affetmesini isterdim yalvarırdım ağlardım bile bazen sonra kendi kendime söz verirdim bir daha kendime sahip olayım diye.Böyle böyle geçerdi.Ne tuhaf ki belirttiğiniz gibi şimdi bize yazık diyen insanlar bize çok imreniyorlar ailecek şükürler olsun mutluyuz güzel yuvalara sahibiz.Ailem herşeyim.onları çok seviyorum ve iyiki bizi bu şekilde eğittiler.şimdi benimde 18 aylık bir kızım var ve bizim evimizde de televizyon yok.herkese tavsiye edilir.Sevgiyle kalın...
YanıtlaSilKeşke annelerin bu düşüncelerine babalar da katılsa.eşim bir öğrtmen televizyonun zaralı olduğunu biliyor ama okuldan gelip akşam geç saatlre kadar tv izliyor.içim yanıyor biliyor musunuz? çok konuştum ama o hep benim onun hayatına ve isteklerine müdahale ettiğimi düşünüyor.Kızım daha çok küçük ama babası açtığı için o da bazen bakıyor.Ne yapabilirim?başka oda da oyalanmayı kabul etmiyor bebeğim.Bilmiyorum ben hiç açmam tv.Aile ortamlarını bu kadar iltişimsiz hale sokan bu aletten nefret ediyorum.
YanıtlaSilSevgili kardeşim,
SilYapılacak ilk şey; bol bol dua etmektir.. Ama yürekten, göz yaşlarıyla, gece yarılarında, gerçekten yana yakıla dua etmek.. Eşinizin gönlünü hoş etmeye çalışarak onu kendinize ve çocuklarınıza çekmeye çalışın. Sürekli eleştiren bir hanım olmaktan sakının, o takdirde eşinizi uzağınıza atmış olursunuz..
Kızınız için de bol bol dua edin, sizin duanız peygamberlerin duasına denktir.
Siz gücünüz nispetinde sorumlusunuz. Elinizden geleni yaptıktan sonra Allah'ın yardımını bekleyin..
Allah kolaylık versin..
Bizim evde de yaklasik 2 yildir televizyon yok, 3 ve 6 yaslarinda iki cocugum var, beraber çok güzel oynuyorlar.
YanıtlaSilAma iPad var, tv ve oyun ipad üzerinden devam ediyor, saat ve kanal kontrollü izlemelerine izin veriyorum, ama her zaman bas edemiyorum, ne önerirsiniz?
bu yazıyı arkadaşım face ortamında paylaştığında o kadar sevindim ki.. Allah'ım tv hakkında bizim gibi düşünüp bunu net sayfasında yazarak bilinçlenmeye sebep olanlarda var demek diye :) teşekkür ederim. bende çocukluğumdan beri tvsiz bir evde büyüdüm ve aynen yazıda belirttiğiniz durumları yaşadım. inanın çocuk yaşlarımdan beri çok üzülürdüm. neden tv karşısında bu kadar çaresiz bir toplumuz? kendimde bir yaz tatilinde babannemler de kalıp tvnin benide yaz boyunca bazı vakitler kendine çivilediğini gördüğümde insanların bize zavallı gözüyle bakmalarının aslında kendilerinin zavallı hissetmekten dolayı olduğunu anladım.
YanıtlaSilinanın çocuklar bir dönem ebeveynlerine isyankarda davransalar, anne babanın özellikle erken çocukluk döneminde kendisine öğrettiği şeyleri öyle benimsiyor ki; hayatına dustur ediniyor. benim gibi yeni anne olup tv gibi pek çok konuyla nasıl savaşacağını bilemeyen anne arkadaşım, siz çocuğunuza karşı samimi ve açık olarak sebeplerinizi anlatın inanın onların temiz dünyasında zaten bu gerçekler kabul edilmek için bekliyor.
benimde acizane çözüm önerim bu. teşekkürler tekrar