ANNELERİN UYKU(suzluk) SINAVI
Çocuk bakımıyla ilgili olarak
hakkında en çok kitap, makale, araştırma, deneme, hatıra ve tecrübe
okuduğum/dinlediğim konu; maalesef uyku..
Bu cümleden bile az-çok nasıl bir
uyku mağduru olduğumu çıkarmak zor olmasa gerek.
Ve bunca araştırmadan,
soruşturmadan sonra sonuç şu; ne yapılması gerektiğini pek öğrenemesem de, ne
yapılmaması gerektiği konusunda biraz tecrübe ve bilgi edindim. Âcizane tek
niyetim bunları paylaşmak.
1-Bebeğinizin Uyuyacağı
Umuduna Kapılmayın! :
Başlık çok ağır oldu,
farkındayım. Lakin anlatınca bana hak vereceksiniz. Bizden bir nesil önceki
büyüklerimize; “Bir bebek günde kaç saat uyur?” sorusunu sorduğumuzda
alacağımız cevap genellikle “Yeni doğan bebek günde en az 17-18 saat uyur”
olacaktır. Hatta onlar “bebeğin günde sadece birkaç saat uyanık kalacağını”
söylerler. Araştırmalarımız da bize aynı sonucu işaret eder.
Bütün bunlardan sonra da bir anne
adayı sanır ki, bebeğini emzirip karnını doyuracak, sırtını ovup gazını
çıkaracak, altını temizleyecek ve ihtiyaçları giderilen bebek uyuyacak. Hem de
günde 17-18 saat.
Ama yok öyle bir şey!
Evet, yeni doğan bir bebek günde
18 saat uyuyabilir, bu doğrudur. Ama nasıl? Yaklaşık 5-6 saat emerken (yani
sizi emzik olarak kullanırken), 5-6 saat kolunuzda veya ayağınızda sallanırken,
ee 3-4 saat de kendi kendine.
Yani bir anne adayının, sözü
edilen saatleri çocuğun deliksiz bir şekilde, kendi kendine uyuyacağını
düşünmesi ilerisi için çok büyük bir hüsran. Benden söylemesi.
Bebek, ihtiyacı olan uykuyu bir
şekilde uyuyacaktır ama annesinin yardımıyla… Ve uykuya devam edebilmesi için
yine annesinin kokusuna, teninin sıcaklığına, sallamasına yani varlığına
ihtiyacı var.
2-“Uyku Eğitimimi”
Aldatmacasına Kulak Asmayın! :
Özellikle batı kaynaklı olan ve
artık yavaş yavaş ülkemizde de uzmanları (!) bulunan bir “uyku eğitiminden” söz
ediliyor. Uyku uzmanlarına göre; “Uyku öğretilen/öğrenilen bir şeydir.
Bebeğiniz uyumayı bilmiyor. Onun iyiliği için ona uyumayı öğretmek ve bu sürece
sabretmek sizin göreviniz.”
Ve sürecin sonunda mutlu
bebekler, dinlenmiş anneler tablosu. Hayran olmamak mümkün değil.
Fakat nedir bu süreç, eğitim
şekli? Efendim şimdi her çocuğa göre değişiyor ve farklı yöntemler uygulanıyor.
Ferber yöntemiyle altı aydan sonraki çocuklar odalarına ve yataklarına terk
edilerek ağlatılıyor. 10 dk sonra yanına giriliyor. “Ben buradayım, seni
bırakmadım” deniliyor. Sonra çocuk bırakılarak yeniden odadan çıkılıyor. Bu
sefer 15-20 dk girilmiyor. Sonra yine giriliyor. Her odadan çıkışta içerde
kalma süresi kısalırken dışarıda kalma süresi uzuyor. Sonunda yaklaşık 50-60 dk
sonra bebek, ağlaya ağlaya uyumayı öğreniyor.
Tracy Hogg yöntemi de "pış pış pat
pat" yöntemi. Eğer öyle uyumazsa ağlayan bebek kucağa alınıyor. Kısacık kucakta
tutulduktan sonra yine yatağına bırakılıyor. Yani çocuk ağlamaktan yorulup
uyuyuncaya kadar “yatır-kaldır” taktiği uygulanıyor.
Kim West yöntemi de, çocuğun
yanından yavaş yavaş uzaklaşma yöntemi. Buna göre ilk gün çocuğun yatağının
yanında, sonra bir metre uzağında, sonra kapının yanında, sonra kapının dışında
oturarak çocuğun uyuması bekleniyor.
Tabii bu arada şunlara da dikkat
etmek lazım; çocuğunuzla kesinlikle göz göze gelmeyin! O takdirde direnciniz
kırılır ve çocuğunuz, gözlerinizdeki şefkati anlayarak ağlamasını devam
ettirir. Çocuğunuzu yatıştırmak için ona dokunabilirsiniz fakat onun sizin
parmağınızı, elinizi tutmasına, size tutunup sarılmasına müsaade etmeyin. Siz
tutun, dilediğiniz zaman da bırakın. Kontrol sizde olsun!
“Acaba olur tarafı var mı?”
diyerek bu yöntemlerle ilgili neler okumadım ki… Hatta işi biraz daha ileri
götürerek Amerika’dan 0-4 yaş çocukların uyku eğitimi konusunda uzmanlık alan
ülkemizdeki en meşhur uyku uzmanıyla iletişime geçerek kendisiyle görüştüm.
Sonuç; evet çocuğa kendi kendine
uyumayı öğretmek mümkün. Ama bunun için anneliğinizden, şefkatinizden,
merhametinizden tamamen sıyrılmanız gerekiyor. Malum uzmanların savunduğunun
aksine, çocuk uyumayı bilmediği için değil annesine ihtiyacı olduğu için
uyumuyor. Onların yaptıkları; bilinçli bir şekilde annenin şefkatini
dizginlemek ve çocuğu ağlamaya terk ederek ona annesinden ümit kestirmek.
Böylece kimsenin gelmeyeceğini, annesinin ağıtlarına kulak asmayacağını ilk
günlerde her uyku öncesi bir saat ağlayarak öğrenen çocuk, beklemekten ve umut
etmekten vazgeçiyor. Terkedildiğini kabulleniyor. Susmayı ve içine atmayı
öğreniyor.
Tabii bir bebek, yetişkin biri
gibi uyku saatleri dışında annesine bu terk edilmişlik için tavır yapmıyor,
surat asmıyor, küsmüyor. Yine onun kollarına koşuyor, gülücükler atıyor,
içindeki yarayı dindirmeye çalışıyor. Anne de, ‘çocuğum uyumayı öğrendi, o
mutlu, ben de mutluyum’ sanıyor.
Ve çocuk büyüdükçe hırçınlık ve
kopuş süreci başlıyor.
Onun için bu “uyku eğitimi”
denilen şey, bizim gibi annelerin uygulayacağı/uygulayabileceği bir şey kesinlikle
değil…
3-Stres yapmayın! :
Gün olur bebeğinizi uyutmak için
saatlerce uğraşırsınız, artık sallamaktan ayaklarınızın kemikleri aşınmış,
takır tukur sesler gelmektedir veya kucağınızda dolaştırmaktan kollarınız
kopmak üzeredir. Tam “uyudu” dediğinizde siz bırakır bırakmaz yeniden uyanır.
Bu defa tekrar çocuğu alarak uyutmaya çalışırsınız, tabii bu defa daha bir
hızla, hışımla, sinirle…
Bir bebeğin yaşam ritmine ayak
uydurmak elbette dayanılması imkansız derecede zor bir şey… Anneler stres
yapmakta yerden göğe kadar haklı… Fakat Rabbimiz bu minik yavrucakları öyle
duyarlı yaratmış ki, hiçbir şey söylemeseniz bile, sizin üzüntünüzü, stresinizi
fark ediyorlar. Bu defa da; “Annem neden sinirlendi?” diye uyumuyorlar.
Onun için mümkün olduğunca
sükunet, sükunet, sükunet…
Biz sakin oldukça her şey çok
güzel olmayabilir ama en azından çığırından çıkmayacağını umuyoruz…
4-Yardım Tekliflerini
Reddetmeyin! :
Son devrin biz hassas anneleri,
çocuğumuzun her şeyine öyle bir aşk ve şevkle yetmeye/yetişmeye çalışıyoruz ki,
yardım tekliflerini çoğu zaman duymazdan geliyoruz. Ve tabii bir de “Bebeğim
annesinden başkasını istemez” diye düşünüyoruz. Evet, genel anlamda haklıyız.
Fakat bebeğimize sakin, sabırlı ve verimli bir şekilde yaklaşabilmek için bizim
de nefes almaya ihtiyacımız var.
Onun için mümkünse eğer yarım
saat-bir saat bebeği güvenilir birine emanet ederek dinlenmenin hiçbir
sakıncası yok.
5-Bebeğinizin Uyuduğu
Vakitleri Ziyan Etmeyin! :
Kalabalık ailelerde, yani evde
anneanne, babaanne veya büyük abla, abi gibi bireylerin bulunduğu bir ev
ortamında bebek büyütmek çok kolay. Tabii ki uyutmak da…
Bebeğinizin ihtiyaçlarını
giderdikten sonra babaannesinin ayağına koyarsınız, saatlerce uyur veya onlar
bebeğinizle ilgilenirken siz uyur, dinlenirsiniz. Böylece dönüşümlü bir şekilde
bakılan bebeğin ne size ne de diğerlerine bir yükü olur.
Fakat tek başına bebek büyütmeye
çalışan annelerin durumu böyle değil. Bebeğin her ihtiyacına koşmak, artı evin
temizlik ve yemek işlerini yetiştirmeye çalışmak ve hepsinin arasında sakin ve
dingin bir ruh haline sahip olmak imkansız derecede zor. Bu durumun bir çözümü
de yok. Dışardan babaanne ithal edemezsiniz.
Yapılabilecek tek şey; bebeğin
dışındaki görev ve sorumlulukları asgariye indirgemek. Artık eski
titizliğinize, düzen ve tertibinize veda etmenin zamanı gelmiştir. Temizlik
günlerinin arasını açın. Bir günde temizlik yapmak zaten mümkün değil. Bir gün
bir tarafı, diğer gün bir tarafı temizleyin. Tek çeşit yemek veya aynı yemeği
birkaç gün yemek sizin için de eşiniz için de sorun olmamalı.
Bebeğinin uyuduğu vakitlerde ev
işlerini yetiştirmeye çalışan yalnız anneler, az sonra bebeklerinin yeniden
uyanmasıyla kendilerini tekrar eden kısır bir döngünün içinde bulurlar.
Becerebilenler için en iyisi, bebekle birlikte uyumak. Yarım saat de olsa
sistemi kapatıp dinlendirmek.
İnsanın sinir sisteminin sağlıklı
ve ruhunun dingin kalabilmesi için tek çare bu..
Veya bazen insan uyumakla değil,
sevdiği bir şeyi yapmakla da dinlenebilir. Önemli olan annenin kendini
dinlendirebilmesi..
(Tabii bu bölüm, tek bebeği olan
annelerle ilgili. Birkaç tane küçük çocuğu olan annelerin konumuzla ilgisi yok J )
6-Eşinizi Sorumlulukların
Dışında Tutmayın! :
Erkeklerin hanımlarına bebek
bakımında yardımcı olmamaların en önemli gerekçelerinden biri ‘bebeğe nasıl
bakacaklarını bilmemeleridir.’
Bu teorinin en büyük destekçileri
de tabii ki kadınlardır. Aslında (normal) bir baba, bebeği uyutabilmekten, ona
yemeğini yedirebilmekten çok mutlu olur. Ama ah bir anneler müsaade etse!
Biz kadınlar biraz fazla
becerikli olduğumuz için erkeklerin yapamayacaklarını düşünürüz. Evet, biz
bebeği daha çabuk uyuturuz, yemeğini hiç etrafa döküp saçmadan yediririz,
altını pratik hamlelerle temizleriz. Bizim kadar yapması belki mümkün
olmayabilir fakat biraz sabırlı olsak, eşimizin bebeğin yemeğini bin bir
zorlukla yedirmeye çalışmasına, onu daha uzun dakikalar boyunca sallayarak
uyutmaya çabalamasına sabredebilsek sonuç çok daha iyi olacak.
Başarmış bir baba, ikinci, üçüncü
deneyimini daha istekli yapacaktır. Ama “Sen yapamazsın” imasıyla yapmaya
çalıştığı şeyi elinden aldığımız baba ise, “Yapamam zaten” deyip köşesine
çekilecektir.
Eğer bir baba, bebeğin bakımıyla
ilgili bize yardımcı olamıyorsa, o zaman kendisinden diğer sorumluluklarımız
için yardım talep edebiliriz. Evi süpürebilir, yemeği ısıtabilir, salatayı
yapabilir, sofrayı toplayabilir, çayı demleyebilir.
Bizi bizden iyi kimse bilmez J kadınlar isterse her
şeyi yaparlar/yaptırırlar.
Onun için mükemmeliyetçi olmaktan
vazgeçin, eşinizi takdir edin, yanlışlarını görmezlikten gelin, destekleyin ve
bol bol teşekkür edin.
UYKU
TAVSİYELERİNDE NELERİN FAYDASINI GÖRDÜK?
1-Uyku İşaretlerini
Okuyabilmeli:
Eğitim kitaplarında
araştırdığımızda veya büyüklerimize sorduğumuzda “Şu kadar aylık bebek şu kadar
veya şu aralıklarla uyur” gibi sonuçlara ulaşabiliriz. Fakat bunların her bebek
için harfiyen geçerli olması mümkün değildir.
Bu sebeple anne, bebeğini gözlemleyerek
ona uygun uyku düzenini belirlemelidir. Bebeklerin uykusu geldiğinde malum
olduğu üzere esnemeye, kulaklarını çekiştirmeye veya huzursuz olup ağlamaya
başlarlar. Bu durumda anne “Şu işimi de bitireyim” gibi ertemeler yapmaksızın
bebeği uykuya geçirmeli.
Bebekler büyüdükçe uyku
aralıkları uzamaya başlar. Bebek bu değişimi, normal uyku vaktinde uyumayı
reddederek annesine iletir.
Yani anne, uyku sinyalini
bebekten almalı kendi belirlemiş olduğu programa uyması için bebeğini
zorlamamalıdır. Aksi takdirde bebeğin düzenine müdahale etmiş ve onun sistemini
karıştırmış olur.
2-Bebekle Birlikte Uyumalı:
Bebek 0-2 yaş arası dönemde
annesinin hemen yanında, onun nefesini duyabilecek, elini uzattığında tenine
değebilecek ve kokusunu alabilecek bir mesafede olmalıdır.
Çünkü bebekler (eğer karnı tok,
altı temiz ve herhangi bir ağrısı, sancısı yoksa) geceleyin korktukları ve
annelerini hissetmek istedikleri için uyanırlar. Dolayısıyla annesini her an
yanında bulan bir bebeğin sürekli uyanma sorunu daha aza inecektir. Annesiyle
birlikte yatan bebekler ayrıca gün içinde daha pozitif, mutlu ve ileriki
hayatlarında da kendilerine güvenleri gelişmiş bireyler olurlar.
3-Uyku Düzenine Sadık Kalmalı:
Özellikle ilk bir yaş bebek için
sakin bir ortam ve alışılmış bir düzen çok önemlidir. Eğer bir bebek ne zaman
uyuyacağını, ne zaman doyacağını bilirse, daha sakin ve güven içinde olur.
Onun için ilk bebeklik döneminde
anne-baba, bebeği kendi gürültülü yaşamlarına uyma konusunda zorlamamalı,
kendileri bebeğin sakin yaşamına uyum sağlamalıdırlar.
Tabii bebeğinizin uyku düzeni
için akşam misafirliklerini reddetmek durumunda kalınca en yakın çevreniz dahil
herkesten tepki alırsınız. Fakat düşünüldüğünde anne için de bebek için de en
rahat olan, alışmış olduğu kendi ortamında, düzenli saatinde uyumasıdır. Diğer
türlü misafirliklerde bebek uyur, uyandığında kendi yatağında değil farklı bir
ortamdadır. Anne, milletin yatak odasında bebeğini emzirmek, onu gece uykusuna
geçirmek için uğraşmaktadır.
Yani anne geç saatte misafirlikte
olduğu için ne tam anlamıyla arkadaşlarıyla sohbet edebilmiş ne çocuğunu
uyutabilmiş nede dinlenebilmiştir. Aksine arkadaşlarıyla oturmak istediği için
bebeği bir an önce uyumaya zorlamış, uyumadığı için stres yapmış ve her şey
karmakarışık olmuştur.
4-Bebek Doymuş Olmalı:
Bebeğin rahat bir şekilde uykuya
geçebilmesi için karnının tok olması önemlidir. Doymuş bebek daha uzun ve rahat
uyur. Onun için anne, eğer sadece anne sütü alıyorsa uyumadan önce, ek gıdaya
geçilmişse de uyumadan yarım saat önce bebeğin karnını doyurmalıdır.
5-Sık Sık Banyo Yaptırılmalı:
Su ve toprak, insan psikolojisini
en çok rahatlatan iki ana unsurdur. Özellikle ilk bebeklik çağında bebeğin
toprakla temas etmesinin pek mümkün olmadığını düşünürsek banyo bebekler için
vazgeçilmezdir.
Bebekler banyo yaptıkları gün çok
daha rahat uyurlar. Onun için anne, mümkün olduğunca bebeğini banyo yaptırmalıdır.
Özellikle ilk aylarda, bebeğin gelişimini de katkı sağlayan banyo, ihmal
edilmemelidir.
6-Kundak Sarmalı:
Özellikle ilk dört ay bebeği uyku esnasında kundaklamak yararlıdır. Anne karnında dar bir ortamda bulunan bebek, dünyanın bunca genişliği karşısında şaşkınlık ve güvensizlik hisseder. Malum anne karnında sürekli rahim duvarlarına değiyor, kendisini onlar sarıyordu.
Ayrıca bebekler uyku esnasında sürekli kollarını hareket ettirirler ve bu hareket kendilerini uyandırmalarına sebep olur. Uyku esnasında bebeği hafifçe kundaklamak, el-kol hareketlerini de azaltacağı için bebeğin uykusu daha düzenli olur.
Bazıları; "kundaklanan bebeklerin organlarını güzel kullanamadıklarını ve sakar olduklarını" söyleseler de, sanırım bu ihtimal eskilerin kundaklamaları ile ilgilidir. Onlar bebeği aylarca kundaktan çıkarmazlar ve bir kalem gibi dümdüz bebeği sararlardı. Böylece bebek hiçbir şekilde elini, kolunu, ayaklarını hareket ettiremezdi. Kundak sadece alt-üst değişiminde açılır sonra yeniden kapatılırdı.
Fakat bizim desteklediğimiz kundaklama tarzı, sadece uyutma ve uyku esnasında geçerli olan bir şey.
7-Uyku Rutini Oluşturulmalı:
Özellikle ilk dört ay bebeği uyku esnasında kundaklamak yararlıdır. Anne karnında dar bir ortamda bulunan bebek, dünyanın bunca genişliği karşısında şaşkınlık ve güvensizlik hisseder. Malum anne karnında sürekli rahim duvarlarına değiyor, kendisini onlar sarıyordu.
Ayrıca bebekler uyku esnasında sürekli kollarını hareket ettirirler ve bu hareket kendilerini uyandırmalarına sebep olur. Uyku esnasında bebeği hafifçe kundaklamak, el-kol hareketlerini de azaltacağı için bebeğin uykusu daha düzenli olur.
Bazıları; "kundaklanan bebeklerin organlarını güzel kullanamadıklarını ve sakar olduklarını" söyleseler de, sanırım bu ihtimal eskilerin kundaklamaları ile ilgilidir. Onlar bebeği aylarca kundaktan çıkarmazlar ve bir kalem gibi dümdüz bebeği sararlardı. Böylece bebek hiçbir şekilde elini, kolunu, ayaklarını hareket ettiremezdi. Kundak sadece alt-üst değişiminde açılır sonra yeniden kapatılırdı.
Fakat bizim desteklediğimiz kundaklama tarzı, sadece uyutma ve uyku esnasında geçerli olan bir şey.
7-Uyku Rutini Oluşturulmalı:
Bebekler, yetişkinler gibi
“Haydiii yataklara” dediğinizde uyuyacaklarını anlamazlar. Kaldı ki, düzenli
yetişkinler bile gece uykusundan önce dişlerini fırçalar, abdest alır,
pijamalarını giyer vs. bir takım uyku hazırlıkları yaparlar.
Gece uykusuna geçmeden yarım saat
önce bebeğin uyku rutinlerine başlanmalıdır. Düzenli ve sakin bir ev hayatı
olduğunu varsayarsak, eğer bebek her gün banyo yaptırılıyorsa uykudan önce
banyo yaptırılmalıdır. Böylece banyo, bebek için bir uyku sinyali anlamına
gelir.
Diğer türlü düşünecek olursak,
uyumadan yarım saat önce evdeki ses ve gürültülerin asgariye indirilmesi,
ışıkların yavaş yavaş çekilmesi, daha dingin bir ortamda bebeğin altının
değiştirilmesi, pijamalarının giydirilmesi, emzirilmesi, doyurulması, uyku
dualarının okunması vs. annenin belirlemiş olduğu programın sırasıyla
uygulanması.
Böylece bebek, bu yarım saatlik
dilimde uykuya geçmesi gerektiğini gitgide anlayacak ve kendi içinde bir
dinginliğe kavuşacaktır.
NEYİ
UNUTUYORUZ?
Bizler, insanlar, yani nisyanla,
unutkanlıkla vasıflananlar..
Ve bir de acele’den yaratılanlar,
her şeyden acele ile sonuç almayı umanlar..
‘Çocuk eğitimi yada terbiyesi
veya bakımı’ konusunda en çok DUÂ’yı ihmal ediyoruz..
“Kaybolan ayakkabının
bağını veya ihtiyacın olan tuzu bile Rabbinden iste” buyuran Efendimiz
(s.a.v)’in bu tavsiyesini çoğu zaman unutuyor ve çalışıp çabalayarak bir
şeylerin üstesinden geleceğimiz zannına kapılıyoruz.
Halbuki acziyetle ma’tuf olan
insan, neye güç yetirebilmiş ki, Allah’ın halife olması için yarattığı, irade
sahibi, itiraz sahibi bir bebeğe hükmedebilsin, bir çocuğa söz geçirebilsin.
“Başta yazılması gereken bu
dua konusu en sona yazılmış” diye düşünülmesin.
Biyoloji, psikoloji ve çocuğun
türlü türlü halleri gibi gerçekler var. Bunları bilip tanıyarak yapmamız
gerekenler var.
Önce üzerimize düşeni yapalım.
Elimizden gelenin en iyisini.
Ve devemizi sağlam kazıklara bağlayalım.
Sonra dua ile O’na tevekkül
edelim. İşimizi O’na ısmarlayalım.
“Ya Rabbi! Biz insanca, eksik ve
kusurlarla bir çaba gösterdik. Sen şanına yaraşır şekilde bize lutfet,
gayretimizi başarıya ulaştır. Yardım ancak Sendendir” diyelim.
Allah yâr ve yardımcımız olsun…
Ummu Reyhane
Allah razı olsun. Azerbaycandan sevgiler...
YanıtlaSilUmmu Mustafa Ahmed
Selamün aleyküm. Benim de en çok araştırma yaptığım konu uyku. Ancak Sabırla zamana bırakmalıyız. Bi sorum olacak. KıZım zorlu bir uyku sürecinden sonra şimdi 2 yaşını geçti ayakta sallayarak uyuyor, acaba nezaman bırakabiliriz? Bu Süreci bilmediğim için soruyorum
YanıtlaSilAleykum selam kardeşim, sıkça sorulan bir soru bu. İnşaallah soru-cevap bölümünde cevaplamayı düşünüyoruz.
SilBir bir yaşadıklarımı yazmışsınız bunu 1 yıl önce okumaliydim belki de okusam böyle anlamlandiramazdim. Ve en önemli şey sizinle aynı sonuçlara varmakti. Darısı 2. Yavrumun başına inşaallah. En önemli şey sabır ve sükunet. Tesekkurler...Sağlıcakla kalın.
YanıtlaSil